Halkidiki, masmavi denizi ve temiz kumsallarıyla Ege Denizi’ne uzanan 3 yarımadadan oluşuyor. Bölgeye en yakın şehir Selanik, bu yüzden yazın bütün Selanik halkı Halkidiki‘ye akın ediyor. Denizin, plajların ve beach barların güzelliğini ve enerjisini görünce bölgenin bu kadar popüler olmasına hak vermemek elde değil.
Halkidiki; tatil beldelerinin daha yoğun bulunduğu ve daha hareketli olan Kassandra, daha sakin ve yeşil olan Sithonia ve yerleşimin olmadığı Athos olmak üzere 3 yarımadadan meydan geliyor.
Biz de aldığımız önerilerden hareketle tercihimizi Kassandra‘dan yöne kullandık ve yola çıktık. İstanbul‘dan Halkidiki‘ye kendi aracınızla gitmek oldukça keyifli ve kolay. Aracınız için uluslararası sigorta yaptırmanız ve uluslararası ehliyetiniz olması yeterli. Tüm bu işlemleri İstanbul‘da 4. Levent – Sanayi Sitesi’ndeki Turing merkezinden veya Ipsala sınır kapısındaki Turing ofisinden yaptırabiliyorsunuz. Yunanistan‘a araçla giderken uluslararası ehliyet zorunluluğu 2015 Ocak ayından itibaren kalktı ancak yine de yola çıkmadan önce Turing‘den kesin bir bilgi almakta fayda var. Çünkü ehliyet çıkarma işlemi çok hızlı ve kolay olsa da biraz maliyetli. Sigorta ise binek araçlar ve 15 gün süre için 63 Euro.
Ipsala‘da sınır kontrollerinden hızlı bir şekilde geçtikten sonra Yunanistan tarafında sınır kontrolünün hemen çıkışında geniş bir otoban başlıyor. Selanik‘e kadar hiç aralıksız devam eden otoban, Avrupa‘ya ayak bastığınızı anında hissettiriyor. Otobanda hız sınırı saate 130 km ve bu sınıra kesinlikle uyulması gerekiyor. Otobanın bazı bölümlerinde ücret ödeyeceğiniz geçişler bulunuyor. Otoban üzerinde yakıt ve ihtiyaç molaları için yönlendirmeler mevcut. Ayrıca yol üstünde Alexandroupoli – Dedeağaç, Komitini – Gümülcine, Xanthi – İskeçe ve Kavala‘ya da uğrayabilirsiniz.
Otobana girdikten sonra Selanik – Halkidiki yol ayrımına kadar yaklaşık 340 km devam ediyor, Selanik‘e girmeden Nea Moudania yönüne sapıyoruz. 70 km sonra Nea Moudania‘da yoğunluk başlıyor. Nea Moudania, Kassandra yarımadasının da başlangıç noktası.
Özel aracı olmayanlar, İstanbul‘dan farklı otobüs şirketlerinin düzenlediği seferlerle Kavala veya Selanik‘e gelebilir, buradan Halkidiki‘ye ulaşabilirler. Halkidiki‘de dolaşmak içinse mutlaka bir araç kiralanmalı. Çünkü yarımadaların her yanında mutlaka görülmesi gereken birbirinden güzel koylar ve plajlar var.
Yarımadanın uç noktasında yer alan Pefkochori‘ye kadar birbirinden güzel koylar, ufak yerleşim birimleri arasından bize göz kırpıyor. Pefkochori yarım adanın nispeten daha hareketli ve eğlenceli bir bölgesi. Biz de konaklamamızı burada yaptık. Konaklama için yarımadada birçok alternatif var. Kumsallar ve deniz için söylenebilecek kelime bulamıyoruz. Yemekler ise deniz ürünü ağırlıklı. En taze balıkları, yeni hazırlanmış nefis mezeleri ve salataları uygun fiyata bulmanız mümkün. Halkidiki‘de, son zamanlarda çok fazla turist alması sebebiyle, pahalı sayılabilecek otellere ve restoranlara da rastlanabiliyor. Öncesinde menülere bakıp fiyatları karşılaştırmakta fayda var.
Diğer yarımadalardan Sithonia, daha yeşil ve el değmemiş bir bölge. Bölgenin en kalabalık yerleşim alanı Neos Marmaras. Athos yarımadasında ise girişin izne bağlı olduğu Athos dağı bulunuyor ve burada hiç yerleşim yok.
Halkidiki, Türkiye’de güney bölgelerine gitmek yerine daha keyifli bir Avrupa seyahati denemek, eşsiz güzellikteki kumsallarda güneşlenip tertemiz denizlerde serinlemek, balık ziyafetinin en güzelini yaşamak isteyenler için akıllıca bir seçim olacaktır.
Buraya kadar gelmişken tabii ki Selanik‘i de görmeden Türkiye‘ye dönmemenizi öneririz.
İyi tatiller…
kolaygezi 